Stephen Hawking Harita Analizi

13746

 

STEPHEN HAWKİNG DOĞUM HARİTASI ANALİZİ

“Bir zamanlar evrenin merkezinde olduğumuzu sanıyorduk, sonra evrenin merkezini Güneş diye düşündük, nihayet anladık ki biz sadece milyarlarca galaksinin bir köşesindeyiz. Yakın zamanda üç boyutlu evrenimizin çok boyutlu evrenlerden sadece biri olduğunu kabul etmek zorunda kalabiliriz. Şimdi nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi söyleyebilir miyiz? Söylemek istiyorum ki bilim adamlarımızın ufukları gittikçe genişliyor ve büyüyor, yeni buluşlar sorularımızın cevaplarını bize daha doğru şekilde gösterecektir, yine de cevaplanacak çok soru var.” S. Hawking

Sadece on dakika oturun, istediğiniz hiçbir şeyi dile getiremediğinizi, vücudunuzu bir milim bile çeviremediğinizi, o sırada ağzınızdan tek bir sözcük bile çıkaramadığınızı hayal edin. Eğer bir şey istemeniz gerekirse dakikada ancak on kelime yazabileceğiniz bir ekranla derdinizi anlatmaya çalışın. Acaba buna ne kadar süre dayanabilirsiniz, bir saat mi, bir gün mü? Peki; 49 senedir yavaş yavaş böyle bir yaşamı sürdürmeniz gerekse…

 Stephen Hawking’in Biyografisi

Stephen Hawking 8 Ocak 1942 yılında Oxford’da dünyaya geldi. İtalyan ünlü bilim adamı Galileo’nun ölümünün üç yüzüncü yıldönümünde doğmuş olması bugün bilim adamları tarafından son derece dikkat çekici görülmektedir. Babası Frank bir doktordu, annesi Isobel ise vergi müfettişliği yanında birçok farklı işte çalıştı. Londra’nın kuzey banliyösünde Highgate kasabasında yaşıyorlardı. Stephen iki yaşında geldiğinde aile Londra’da savaş saldırılarının olduğu yere taşındı. Babası geliri çok yüksek olmadığı için 10 yaşına geldiğinde onun burslu okuması için sınava girmesini istedi. Ancak Stephen o gün hastalandı. Bu nedenle yerel özel bir okul St. Albans School’a yazıldı. Okulda diğer öğrenciler tarafından biraz garipsenen, kendisi ile eğlenilen, kızdırılan ama aynı zamanda gizliden gizliye saygı duyulan bir öğrenciydi. Lakabı arkadaşları arasında “Einstein”’dı. Onlarla ile birlikte okul dışında iken evde maket uçaklar ve elektronik aletler yapmaktan hoşlanıyordu.

Babası Stephen’ın kendisi gibi doktor olmasını arzuluyordu, ancak o Doğal Bilimler (matematik ve fizik) alanında kariyer yapmak istiyordu. Bu nedenle Stephen Oxford’un burslu öğrencisi olmak için çalışmalara başladı. Bu arada babası ile aralarındaki bu konudaki tartışmaları bitmek bilmeden devam ediyordu. Sonunda Stephen dediğini yaptı ve kendi istediği dalda Oxford’un sınavlarına girdi ve aldığı yüksek notlarla birinci sınıf bir burs elde etmeye hak kazandı. İlk yıl kendi yakın arkadaşlarının Oxford’a girememesi ve sınavların ona kolay gelmesi nedeniyle sıkıcı geçti. İkinci yıl Stephen o dönemdeki tüm fizikçilerin katıldığı Üniversite Fizik Ödülü yarışmasını kolaylıkla kazandı.  Üçüncü yılın sonunda ise gireceği finaller onun kaderini belirleyecekti. Hawking Cambridge’de doktora yapmak istiyordu. Ancak bunun için Oxford’u birincilikle bitirmesi gerekiyordu. Sınav sonuçları açıklandığında Stephen’ın notu birinci ve ikinci onur derecesi arasındaydı. Hocaları ile son bir mülakata girdiğinde (ki hocaları kendilerinden daha zeki biriyle mülakat yaptıklarının farkındalardı) ondan gelecekle ilgili ne yapmak istediğini sorduklarında; Hawking: “ Eğer bana birinci onur ödülü verirseniz Cambridge’e gideceğim, ikinci onur ödülü alırsam Oxford’da kalacağım. Bu sebeple birinci onur ödülü vermenizi umarım” dedi. Ve Cambridge’in kapıları Ekim 1962’de Hawking için açıldı.

Doktoranın ilk yılında Hawking vücudunda bazı değişikliklerin olduğunu fark etti. Ayakkabılarını bağlamakta zorluk çekiyor, sürekli eşyalara çarpıyor, sanki sarhoş gibi konuşurken heceleri karıştırıyordu. Bu durum içerisinde iken Hawking doktora yapacağı tezin konusunu ve birlikte çalışacağı kişiyi seçmek durumundaydı. Aslında onun gönlünde yatan kişi dünyaca ünlü Fred Hoyle ile yoluna devam etmekti. Ancak üniversite Stephen’ın Dennis Scheima ile çalışmasını uygun gördü. Az bir süre sonra Stephen bu seçimin doğru olduğunu onaylayacaktı. Çünkü Scheima çok iyi bir bilim adamıydı ve fazlasıyla Stephen ile çalışmaya vakit ayırabiliyordu. Bu arada Cambridge’de doktora alanında iki araştırma alanı kendisine sunuldu; çok küçüklerin (elementler ve parçacıklar) ve çok büyüklerin (kozmoloji) incelenmesi.

1962 yılında Stephen Hawking Noel kutlaması için ailesinin yanına gitti. Aradan geçen zaman farkından dolayı ailesi onun yaşadığı değişiklikleri hemen fark ettiler. Onu acilen bir doktora götürdüler ve teşhisin konmasına beklemeye başladılar. Bu arada Stephen yılbaşı akşamı bir partiye katıldı ve bu partide henüz lise öğrencisi olan Jane Wilde ile tanıştı. O gün Stephen’ın hayatının dönüm noktalarından biriydi. Okula dönmeden doktorlar Stephen’ın hastalığı ile ilgili bir dizi testen geçmesini önerdiler. Ve kısa bir süre içinde Stephen’ın teşhisi konuldu: o bir ALS (Amyotrofik Lateral Skleroz) hastasıydı. (Nörolojik bir hastalık olan ALS beynin istemli kas hareket fonksiyonlarını ve omurilik sinirlerini etkiler. Kişi zaman içinde motor sinir hücrelerin bozulması ve kaybı sebebiyle kaslarının hareket kabiliyetini kaybetmeye (kasların erimesi) başlar. Bunun sonucu da vücudun adım adım felç olmasıdır. Ancak bu hastalıkta bedenin kontrolü yavaş yavaş kaybedilirken beyin, düşünce ve bellek de hiçbir bozulma olmaz.) Bu tanının sonucunda doktorlar Stephen Hawking’e 21 yaşında iken 2 senelik ömür biçtiler.

Durumunu öğrenen Hawking derin bir bunalıma girdi. Ancak partide tanıştığı ve çok hoşlandığı Jane onun peşini bırakmadı. Aralarındaki birliktelik yavaş yavaş daha ciddi bir boyuta doğru ilerlemeye başladı. Bu arada Stephen Schima ile birlikte doktora çalışmalarına devam ediyordu. Ancak ALS hastalığının tesirleri onu fazlasıyla zorlamaya başladı. Adım atmakta güçlük çekiyor, baston kullanıyor, konuşmalarını en yakın arkadaşları bile anlamakta güçlük çekiyordu. Ancak Stephen bedeninin içinde olduğu bu zor duruma rağmen çalışmalarını son hız sürdürüyordu. Onun üstün zekası hep daha ileriyi araştırmak, daha fazlasını keşfetmek için programlanmış gibiydi; Hawking için dünyanın nasıl oluştuğu, dünyayı güneşin etrafında yörüngeye oturtan nedir gibi basit sorulara cevap vermek yeterli değildi, o her şeyi açıklayabilecek eksiksiz tek bir teorinin peşindeydi. Hastalığına rağmen diğer bütün fizikçilerin imkânsız saydığı bir şeyi başarmak için yanıp tutuşuyordu, fiziğin iki büyük teorisini bir bütün haline getirmek, çok büyüklerin teorisi Einstein’in izafiyet teorisi (görelilik kuramı)  ile çok küçüklerin teorisi olan kuantum teorisini birleştirmek. Neden buradayız, buraya nerden geldik sorularına cevap arıyordu. Doktorasını bitirdikten sonra da üniversitede öğretim üyesi olarak hayatına devam etmeye başladı.

Aralık 1965’te Stephen Miami’de bir görecelik toplantısına davet edildi. Ne var ki bu sırada konuşması çok kötüleştiği için bilimsel fikirlerini ortaya koyması imkânsız görünüyordu. Onun yerine arkadaşı George Hellis sunumunu yaptı. Bu toplantı oldukça ses getirdi ve sonucunda da Hawking dünyanın dört bir yanındaki bilim adamlarını etkilemeyi başardı.

Temmuz 1965 yılında Stephen ile Jane evlendi. Jane evlendiği bu genç adamın kısa bir süre sonra hayata gözlerini yumacağını düşünüyordu. O sırada yanında duran kocasının yüzyılın dehası olması yanında, son derece azimli, güçlü, amaçlarına ulaşmak için kararlı adımlarla ilerleyen ve daha çok uzun yıllar yaşayacak biri olduğunu bilmiyordu. Daha sonraki yıllarda Jane, Hawking’in bu karakterini şu cümlelerle ifade etmiştir: “ Yakalandığı amansız hastalığa hiç bir zaman teslim olmamıştır.” (Doktorlar ALS hastalığına rağmen bu kadar uzun yaşamı tıbbi bir rekor olarak değerlendiriyorlar.) Stephen ve Jane evlendikten iki yıl sonra bir aile oldular,  İlk çocukları Robert 1967’de, kızları Lucy ise 1970’de dünyaya geldi.

Hawking üniversitedeki doktora tez hocası olan Prof. D. Penrose ile birlikte 1970 yılında yaptığı tez çalışması olan Big Bang ile; evrenin Friedman modeline göre genişlediği fikrini ortaya attı, aynı zamanda Einstein’ın genel rölativite teorisinin geçerliliğini ispat etti. Evrenin Einstein’ın “Genel Görelilik Kuramının” Big Bang ile başladığını ve Karadelikler ile sonlandığını ortaya koydu. Bugün evrenin büyük patlama ile oluştuğuna inanan birçok bilim adamı vardır.Hawking’in George Hellis ile birlikte yazdığı kitabı The Large Scale Structure Of The Space Time ( Uzay Zamanın Büyük Ölçekteki Yapısı) ise 1973 yılında yayınlandı.

1983 yılında S. Hawking evrenin sınırları olmadığı kuramını ortaya attı. Bu en büyük başarılarından biriydi. Hawking ve Hartle yaptıkları çalışmalar ile evrenin doğasını anlamak amacıyla kuantum mekaniği ve görelilik kuramlarını birleştiler. Bunun sonucunda evrenin sınırları olmadığı ortaya koydular.

1988 yılında ise S. Hawking’in Zamanın Kısa Tarihi (A Brief History of Time) adlı kitabı yayınlandı. Bu kitap dünya çapında bir etki yaratarak 10 milyondan fazla sattı ve ona büyük bir şöhretin kapılarını açtı. Bundan sonra yazdığı “Ceviz Kabuğundaki Evren” bu kitabın bir devamı olarak değerlendirildi.

Hawking 2007 yılında Zero Gravity A.Ş. ‘nin önderliğinde yerçekimsiz bir ortamda elektrikli sandalyesi olmadan uçmayı deneyimledi. Bunun yanında 2007 ve 2009 yılında kızı Lucy ile birlikte yazdığı çocuk kitapları ile çocukların hayal gücünü genişletecek eserler meydana getirdi. 2012 yılında yazdığı “Büyük Tasarım” adlı kitabında daha önceden Tanrı’nın varlığını reddettiği düşüncelerine ters olarak evrenin bir yaratıcısı olabileceğini bilimsel olarak ortaya koyma çabası gösterdi.

Yaşadığı süre boyunca yaptığı çalışmalarının sonucunda S. Hawking’e nice madalya, 12 onur derecesi yanında birçok ödül de verildi. 1978‘de fizik alanında en saygın ödül olan Lewis and Rose Strauss Memorial Fund tarafından “Albert Einstein ödülü” ne layık görüldü. 2009 yılında özgürlük madalyası aldı. Kraliçe 2. Elizabeth tarafından CBE– Conmander of British Empire – ve daha sonra Companion of Honour olarak kabul edildi. Tüm bunların yanında S. Hawking Cambridge Üniversitesi’nde Sir İsaac Newton’a verilen “Lucasian Matematik Profesörü” ödülünü alan ikinci kişi oldu. Kendisi halen Royal Society ve National Academy of Sciences (Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi) üyesidir.

 STEPHEN HAWKİNG DOĞUM HARİTASI ANALİZİ

Prof. S.Hawking’in doğum saatinin tam belli olmamasından dolayı biyografisini göz önüne alarak yapmış olduğum araştırma ve inceleme sonucunda Yükselen burcunun Boğa olduğunu düşünüyorum. Özellikle Ay burcunun Başak ve Güneş’inin Oğlak olması hayatı boyunca vermiş olduğu mücadele ve araştırmacı ruhunun bir göstergesi.

 

Güneş Burcu:  Oğlak (10.ev)- yönetici gezegeni Satürn (1.evde Boğa burcunda Retro)

Asc-Yükselen Burcu: Boğa (1.ev)- yönetici gezegeni Venüs (11.evde Kova burcunda)

Ay Burcu:  Başak (5.ev)

Mc: Oğlak (10.ev)

Retro Gezegenleri:  Jüpiter (2.ev), Satürn (1.ev), Uranüs (1. Ev), Neptün (6. Ev)

29 ̊’ki Gezegeni: Başak burcunda Retro Neptün (6.ev)

Hawking’in Güneş , Yükselen, Ay Burcuna göz atalım;

Hawking’in Güneş’i 10.ev’de ( şan, şöhret, kariyer ve toplumdaki duruşumuzu simgeleyen) Oğlak’ta bulunmaktadır. Bu noktada Hawking gerçekçi, kuralcı ve başarılı olmak için çaba sarf eden bir birey olması yanında toplum tarafından da tanınan, sorumluluk sahibi ve ciddi bir kişi olarak tanınmaktadır. Hawking’in karakteri bir amaç uğruna prensipli bir şekilde çalışmaya odaklıdır. Astrolojik olarak 10. evde bulunan Güneş kişiye ünlü ve başarılı olma potansiyeli verir. Ancak Güneş’in burada olmasının tek başına hiçbir anlamı yoktur. Boğa burcundaki Satürn ve Uranüs, Başak’taki Ay ve Neptün, Oğlak’taki Güneş ve Merkür’ün olumlu açılarının etkisiyle bu durum mümkün olabilmiştir. Şöyle ki; Hawking’in haritasında astrolojik açıdan çabasız gelen şansı, üstün yetenekleri, hiç zorlanmadan akan enerjilerin oluştuğu Grand Trine (büyük üçgen) bulunmaktadır. Bu üçgeni harekete geçirecek sert açıların olması (Koç burcundaki Mars /Oğlak’taki Merkür kare açısı, Aslan’daki Plüton/Oğlak’taki Merkür karşıt açı, Boğa’daki Satürn ve Uranüs) da Hawking’in içinde bulunduğu duruma rağmen harekete geçirici enerjiler içinde taşımaktadır.

Oğlak burcundaki Güneş, Hawking’e aynı zamanda zirvelere gözünü diken (aynen oğlak canlısı gibi), sarp yollara girmekten çekinmeyen, azimli, sorumluluk sahibi, güvenilir, planlı, katı, organize olmakta zorlanmayan bir karakter vermiştir. Oğlak öncü burçtur. Başlatan enerjilere sahip olması kişinin hedefe gitmekte güçlük çekmeyen bir yapı göstermesine neden olur. Ancak birey hayatını ya kendi kendine kural koyarak kısıtlar ya da onun hayatı bazı nedenlerde kısıtlandığı için zor bir yaşam olur. Çünkü Oğlak’ın yönetici gezegeni Karmanın efendisi, kısıtlayan daraltan enerjisi ile Satürn’dür ve Satürn’de 1. evde (beden evinde) hem Retro hem de zararlı burç olan Boğa’dadır. Haritadaki diğer gezegenlerin bazılarının da 1. eve  (Uranüs ve Venüs) sert açıları bulunmaktadır.

Yükselen burç doğduğumuz anda doğu ufkunda yükselen burçtur. Hayatımız boyunca yürüdüğümüz yolda aldığımız kararlarda mühim rol oynar. Yükselen burç motivasyon ve eğilimleri gösterirken yönetici gezegeni bunları hangi alanlarda ve ne şekilde ortaya konacağını açıklar. Bunun yanında yükselen burç kişinin huyunu da belli eder. Tabii ki harita hiçbir zaman sadece yükselenle değerlendirilmez. Bütün gezegenler ve açıları incelenerek sentez yapılır. S. Hawking’in yükselen burcuna göz attığımızda Boğa olduğunu görüyoruz. S. Hawking çalışkan, güçlü, sabırlı, son derece dayanıklı, inatçı kişiliği ile Boğa enerjilerini açıkça sergilemektedir.

Astrolojide Ay ise duyguları, bilinçaltını, çocukluk dönemlerini, anneyi, alışkanlıkları, bedene ait her şeyi, sağlığı ve bireyin kendi hakkında düşündüklerini anlatır. Medikal astrolojide ise Ay vücuttaki sıvıları, sol taraftaki felci, duygusal bozuklukları, alerjik reaksiyonları, akut hastalıkları temsil eder. S. Hawking’in Ay burcu Başak’tır ve 6. evde yer almaktadır. Astrolojide 6. ev fiziksel sağlık, hastalıklara yatkınlık, çalışma tarzı, yöntemleri ve sonuçları konularını içermektedir. Bu evde yerleşen Ay, Retro Neptün ile kavuşum konumundadır. Retro Neptün’ün 6. evdeki özel pozisyonuna sahip olan Hawking;  derin evrensel kavrayışını diğer insanların anlayabileceği bir boyuta indirme misyonunu üstlenmiştir.

Astrolojide 6. ev en zor ve karanlık evlerden biridir. Çünkü yükselen burç olan 1. evi görmemektedir. Hawking’in haşatına göz attığımızda; Başak’ın enerjileri olan son derece mükemmeliyetçi, metodik, analitik ve hizmet ettikçe tatmin bulan ruhunu, oldukça fedakâr bir şekilde (Neptün), aşırı sağlık problemlerine rağmen ortaya koyduğunu görürüz. Neptün’ün Başak burcunda 29 ̊’de ve 6. evde konumlanması astrolojide kişinin sağlık problemleri yaşamasına en büyük etkendir. 29’̊ Neptün teşhisi konmayan ve tedavisi olmayan hastalıklara da işaret etmektedir. Ayrıca Neptün Başak burcunda düşük durumdadır. Bu konum eğer diğer gezegenler tarafından desteklenmeseydi Hawking hem bu kadar uzun süre yaşayamaz hem de bugün tüm dünya tarafından ayakta alkışlanan ve büyük onur ödüllerine layık görülen bir birey olamazdı.

Hawking’in haritasındaki önemli açılar

Haritadaki Neptün/ Uranüs olumlu açısı ( üçgen): Hawking zihni temsil eden Merkür’ün bir üst oktavı olan Uranüs’ün Neptün ile olan etkileşimi evrensel düşünmeyi harekete geçirici, soyut düşüncelere yönlendirici ve bilinmeyenin arkasındakini farklı bir şekilde algılama yeteneğini kendisine vermiştir. Sezgisel kapasiteyi son derece arttırıcı enerjiler mevcuttur. Bu onun kendi hayatında yaptığı keşiflerde açıkça ortaya görülmektedir. Yaptığı çalışmalarla birçok kişinin uyanışına önder olmuştur. (Uranüs)

Haritadaki Neptün/ Merkür 120 ̊’lik açısı: Neptün’ün enerjisi  Hawking’in zihninin telapitik yönünü kuvvetlendirirken, fikirsel olarak da birçok insanın algılayamadığı boyutta fanteziler kurmasına neden olmuştur. Çok fazla çaba sarf etmeden yaratıcılığını kullanarak bir takım senaryolar ortaya koymuş bunları insanlığın hizmetine sunmuştur. Keşfetmiş olduğu bilgilerin değeri o kadar üst noktadadır ki onu çağın bilim adamları arasında en önemlilerinden biri yapmıştır.

Haritadaki Merkür /Plüton (Retro) karşıt açısı: Hawking’in haritasında zekâ gezegeni Oğlak’taki Merkür’ün yaratıcılık evindeki (5. ev) Retro Plüton (Aslan’da) ile karşıt açı içerisindeki konumu; güçlü bir zihne, sıra dışı ve etkileyici fikirlere, derin kavrama yeteneğine ve gerçekleri ortaya çıkarabilme mücadelesi içinde hareket etmesine neden olmaktadır. Plüton’un Aslan’da olması ise onun son derece kararlı hareket etmesi yanında egosunu törpülemek durumunda kaldığını göstermektedir. Kişi yaratıcı vasfını ön plana çıkararak kendi gücünü ortaya koyma çabası içindedir. S. Hawking içinde bulunduğu sağlık koşullarına rağmen zihninde var olan bilgileri insanlara yayma konusunda normal bir insanın dayanma gücünün çok üstünde ve devamlı bir gayret göstermektedir.

Hawking’in haritasındaki 29 derecedeki Neptün: Neptün’ün Retro ve 29 derece olması Hawking’in evreni mikrokozmik ve makrokozmik düzeyde algılamasına ve bunları bir bütün halinde yorumlamasına neden olmaktadır. Karmik olarak mevcut görünenden çok daha fazlasını derinlemesine hissedebilme yetisinin var olması da bu sebepledir. Ancak altını çizerek belli etmek isterim ki; bu haritada Retro Neptün diğer gezegenlerden olumlu açılar almasa böyle bir dehanın ortaya çıkması mümkün olmazdı. Bunun yanında Neptün’ün bu konumunu Hawking’in dönem dönem aşırı uçlara kayma eğilimi (Tanrı tanımamazlık ) göstermek gibi yanılgılar içinde olmasına, neyin doğru neyin yanlış olduğunu karıştırmasına neden olmaktadır.

Hawking: “Vatikandaki bir konferansta papa delegelere “evrenin oluşundan sonraki zamanı araştırıyorsanız sorun yok fakat evrenin başlangıcını sorgulamamalısınız çünkü bu yaratılış anıdır, Tanrının işidir” dedi. Evrenin nasıl başladığına dair teorimi konferansa bir belge olarak sunduğumdan papanın haberi olmadığı için şanslıydım, yoksa Galileo gibi engizisyona verilme isteği içinde değildim.”

Haritadaki diğer gezegenlerin konumlarına bakacak olursak hayatla mücadele etme gücünü temsil eden Mars’ın 12. evde (fakat yükselen burcun üstünde) kıstırılmış olduğunu görürüz. Fakat Mars son derece güçlü yönetici burcu olan Koç’ta yer almaktadır. Bu da Hawking’in enerjisini kullanmak için ne kadar cesur, lider ve aynı zamanda riskli bir şekilde hayata tutunduğunu göstermektedir. İnançları uğruna yılmadan savaşması son derece takdire şayandır. Ancak bu noktada haritada dikkat çeken Merkür /Mars karesini de yorumlamak gerekir. 10. evdeki Merkür (zihin) ve 12. evdeki (bilinçaltı) Mars (mücadele) karesi onun doğal olarak pasif agresif bir yapı sergilemesine neden olmaktadır. Aktif bir zihne sahip olan Hawking içsel huzursuzluğunu bertaraf etmek için kendisini sürekli kariyerine yöneltme çabasındadır. Hawking’in inzivada olan bedensel gücü kendi elinde değildir, yardımcılarının desteği ile yaşamını sürdürmektedir. 12. ev aynı zamanda hastaneler ve hapishaneler ile de ilgilidir. Mars’ın 12. evde ve ASC’nin üstünde olması onun bir nevi kendi bedenine hapsolduğunu göstermektedir.

Ay/Mars arasında 150  ̊’lik (Quincunx) açı bulunmakta. Sağlığı temsil eden Başak burcundaki Ay’ın mücadele gezegeni Mars ile quincunx açısı astrolojide hastalıkları ve sağlıkla ilgili problemleri göstermektedir. Bu da Hawking’in hastalığını açıklayan enerjilerdendir.

Haritada Jüpiter Retro konumda İkizler’de ve 2. Evde. Aynı zamanda Jüpiter / Venüs arasında üçgen açı bulunmakta. Bu enerjiler S. Hawking’in zekâsını kat kat arttırırken, kendine ait özgür inançlarını bilgelikle harmanlayarak geniş bir perspektiften olayları meraklı bir şekilde irdeleme ve bunlar hakkında veriler toplama yeteneğinin kendi doğasında olduğunu göstermektedir. İlgisini çeken konuları (kendi felsefesi hakkında) sorgulama, analiz etme ve sonrasında keşfettiği bulguları insanlığa sunma eğilimi fazlasıyla mevcuttur. Jüpiter aslında İkizlerde düşük pozisyondadır ve aynı zamanda Retro konumdadır. Bu durum genelde alaycı, çokbilmiş, kimsenin fikrinin kendisinden üstün olduğuna inanmayan ve kendi felsefesine fazlasıyla güvenen kişilerin haritalarında görünür. Nitekim S. Hawking’in zaman zaman yüzünde gizliden gizliye böyle bir ifadenin yer aldığını görmek mümkündür.

https://www.youtube.com/watch?v=wlrOKpQ6UBI (bu linkteki kısa videoda S. Hawking’in çok eğlenceli, kısa bir sitcom’da yer aldığını izleyebilirsiniz.)

Bunun yanında 2. ev; kişinin sahip olduğu yeteneklerini geliştirerek maddi kaynaklarını ne şekilde sağladığını gösteren evdir. S. Hawking zekâsını ve yeteneklerini kullanarak (Jüpiter’in bolluk veren enerjisini ve aynı zamanda İkizler’in yönetici gezegeni Merkür’ün de desteğini  alarak) bunları tüm dünyaya duyuracak kitaplar yazmış ve bundan maddi anlamda kazanç elde etmiştir.

Haritada Jüpiter /Venüs ile uyumlu açı içerisinde. Bu durum yalnız kalmaktan keyif almayan, sosyalleşme ihtiyacı olan insanların haritalarında görülür. Hawking’in bu kadar kendisini zorlayan, kısıtlayan yaşam şartlarına rağmen fazlasıyla hayata bağlı olduğunu görüyoruz. Onun diğer bilim adamları ve öğrencileri ile iyi ilişkiler kurabilen bir yapısı bulunmaktadır. (Genç ve yetenekli öğrencilerini sık sık evinde toplayıp, onlarla uyumlu bir iletişim içinde hocalık yapıyor) Ayrıca finansal anlamda da bu açı kişiye imkânlar yakalama, bolluk, zenginlik, sevgi ve şefkat, sosyal anlamda hareketlilik getirir.  Güneş burcu ve Merkür’ü Oğlak olmasına rağmen bu etkiler altında karakter olarak sıcak, samimi, canı yakın, iyimser, pozitif etkiler yayar. Venüs kadınları da temsil eden bir gezegen olduğu için S.Hawking’in hayatında kadınlar her zaman önemli rol oynamaktadır. (Karısı ve hemşiresi) Venüs/ Jüpiter uyumu yanında 5. evin yönetici gezegeninin açılarının da kuvvetli olması onun üç çocuk sahibi olmasında etkin rol oynamıştır.

 Stephen Hawking’in haritasına genel olarak bakarsak;

Stephen Hawking’in özel durumundan dolayı sağlık astrolojisini incelemek ve bazı tespitler yapmak gerekir. Tıbbi astrolojide, birçok hastalığın vücuttaki dört maddenin (ateş, hava, toprak, su) doğru oranlarda dengelerinin yitirilmesinden kaynaklandığı düşünülür. S. Hawking’in haritasına baktığımızda su elementini temsil eden evlerde hiçbir gezegenin olmadığını görmekteyiz. Su elementinden Balık burcunun yönetici gezegeni olan Neptün’ün sağlığı temsil eden Başak burcunda ve analitik dediğimiz 29 ̊’de ( hastalıklar evinde) olması oldukça dikkat çekicidir.

Satürn’ün beden evini temsil eden zararlı olduğu burç olan Boğa’da ve Retro konumda olması beden hareketlerini yavaşlatıcı etki vermektedir. Satürn’ü hayatta kalmasını sağlayan Güneş’ten yaşam enerjisi almasına neden olurken, sağlık evinin yönetici gezegeni olan Venüs’ten (Kova burcunda) sert açı almasından dolayı da kronik bir hastalığa yakalanmasına sebep olmuştur. S. Hawking’in bedeninin giderek zayıflaması ve sonunda aşırı zayıf bir (45 kg) bedene sahip olmasında da gezegenlerin bu konumunun etkisi büyüktür. Haritada diğer dikkat çeken nokta ise; astrolojide Mutual Reception yani karşılıklı ağırlama dediğimiz iki gezegenin birbirlerinin yönettikleri burçlarda olması durumunun var olmasıdır. S. Hawking’in haritasında yükselen burcu Boğa’dır ve yönetici gezegeni olan Venüs Kova’dadır.  Bunun yanında Kova burcunun yönetici gezegeni olan Satürn ve Uranüs ‘de (ikisi de Retro) Boğa burcunda yer almaktadır. (Astrolojide Satürn karma gezegenidir.) Gezegenlerin güçlü ya da güçsüz oldukları burçlarda bulunmaları kişinin hayatında olumlu ya da olumsuz etkiler yaratır. Satürn Boğa burcunda zararlı, ayrıca üstüne üstlük Retro pozisyondadır. Bunların ne anlama geldiğine gelince;

Retro Satürn Boğada ise; Boğa’nın sabit doğası burada kendini tam anlamıyla göstererek Hawking’in tekerlekli sandalyeye mahkûm olmasına ve böyle üstün bir zekânın kendini ifade etmesini zorlaştıracak bir hastalığa yakalanmasına sebep olmuştur. Ayrıca Boğa astrolojide omuzlardan enseye kadar olan bölümü, bademcikler, gırtlak, damak, küçük dil, yutak, ses şeritleri, omuriliğin boyun bölümünden çıkan spinal sinirler, boyun damarları, boyun ve kol sinir zayıflığı, ana ses telleri, şah damarları, üst çeneye ait damarlar, dil kasları, dişler, romatizma, ana boyun kaslarını, Venüs ise sağlık astrolojisinde el, parmaklar, sol burun deliği, koklama ve nefes alma organları, omurilik, bel, sırt, göbek, denge bozukluklarını temsil eder.

Yükselen burcunun yönetici gezegeni Venüs’ün Kova burcu (11. evde ve kendi evinde) gibi orijinal, icatçı, yenilikçi, kendini insanlığa adayan, devrimci, evrensel düşünen bir burçta konumlanması son derece özeldir. Venüs hangi evimize düşüyorsa kişinin mutlu olduğu yer o ev konularıdır. Bu S. Hawing’in insan ve toplum yararına (11. ev) faydalı olmak adına kendisini büyük bir arayış içinde hissetmesine neden olmaktadır. Aynı zamanda gruplar içerisinde birlikte faaliyet göstererek amaçlarına ulaşmak için sürekli bir araştırma içinde olduğunu da göstermektedir. Venüs’ünün Kova burcunda olması Hawking’e ileri zekâ, bilimsel düşünme kabiliyeti, mantıklı, objektif, aşırı soyut düşünebilme, teknolojiyi kullanma, reformist, toplumun bakış açısını değiştirecek farkındalık kazandıracak buluşlar yapma özellikleri vermiştir. (Jüpiter’den destekli) Kova’nın enerjisi aynı zamanda hiç kimsenin aklına gelmeyen fikirler üretebilme, eskiye yeni bir bakış açısı ile bakabilme ve dehalık yetisini de ona kazandırmıştır. Üstün zekâsının en büyük sebebi ise zihin, öğrenme, rasyonel akıl, mantık gezegeni Merkür’ün (10. ev, Oğlak) kuvvetli olduğu Oğlak burcunda yer alması ve Satürn ve Uranüs’ten destek görmesidir. Merkür’ün Oğlak’taki etkisi; (ve Satürn ile üçgen açısı içinde olması)  ele aldığı konuları sonuna kadar götürebilme konsantrasyonuna sahip olmayı kendisine getirirken, zihinsel boyutta yavaş ama temkinli adımlarla problemleri çözme ve sistemli hareket etmesine de yol açmaktadır. Burada mantık son derece sıra dışı, yaratıcı, keskin bir zekâ (Uranüs trine) ile perçinlenir. S. Hawking’in zihni oldukça radikal çalışmakta ve orijinal düşünebilme yeteneği eserlerinde açıkça kendini göstermektedir.

Hawking’in üstün zekâsını gösteren bir başka gösterge doğum haritasında yükselen burçta yer alan Retro Uranüs’ün Boğa burcunda konumlanmasıdır. S.Hawking inatçı bir şekilde yaşama tutunmakta, hayatını devam ettirebilmek için kazanması gereken maddi kaynakları sıra dışı bir yolla elde etmektedir. Değer anlayışı ise; herkesten farklı, mevcut olan sistemi değiştirmeye yöneliktir. Aslında Uranüs Boğa’da düşük pozisyonda ve Retro olmasına rağmen Güneş, Merkür, Ay ve Neptün’ün destek enerjilerini aldığı için onun kendine ait yetenekleri ile para kazanmasına imkân vermektedir.

Retro Uranüs’ün haritada 1. evde yer almasının bir diğer anlamı şudur; kişi yaşadıklarından dolayı maddi ve manevi güvenliğini sarsıntıda hissederken Boğa’nın azimli, sebatkâr yönünü ortaya çıkarmaktadır. Nitekim S. Hawking’in kişiliğine baktığımızda bu yönünü açıkça görebiliriz. Bu arada Retro Uranüs’ün evlilik evinin karşısındaki ben dediğimiz 1. evde konumlanması kişiye evlilik getirmez. Çünkü kişi son derece özgür ruhludur. Ancak S. Hawking’in haritasında sabit burç olan Boğa’da Satürn gibi kontrollü ve katı bir gezegenle R. Uranüs’ün kavuşum yapması bu durumu değiştirmektedir. Hawking 2 kez evlenmiş ve 3 çocuk babası olmuştur.

Stephen Hawking Cambridge Üniversitesinde 30 senedir Lucasian Matematik profesörü olarak hayatına devam etmekte, 800 metre uzaklıktaki üniversiteye her gün gidip gelmektedir. Bilimsel çalışmalarına devam ederken elektrikli sandalyesine bağlı olarak elindeki elektronik bir aleti sıkarak karşısındaki ekranda dakikada 10 kelime sıralayabilmektedir. Bunun yanında bu ekranda Hawking’in hissi durumunu anlatacak 2600 tane özel teknik bulunmaktadır. Çevresindeki yardımcılarının (12 yardımcı) ve geliştirilen bu özel aletin sayesinde bu üstün yetenek, dahi zihin, hayat bulmaya ve bugünün yaşayan insanlarının beyinlerinde yeni ufuklar açmaya devam etmektedir.

Aydınlanma yolunda ilerlerken, Astroloji’nin ışığı yolunuza rehber olsun

Astrolog Jale Muratoğlu

Sevgiyle Kalın

www.astrologjalemuratoglu.com;  info@astrologjalemuratoglu.com

facebook: https://www.facebook.com/groups/astrolojikaydinlanma/

twitter: @JaleMuratoglu

linkedin:Jale Muratoğlu[/fusion_text][/fullwidth]