DÜNYANIN MANYETİK KUTUPLARI YER DEĞİŞTİRİYOR. CANLI HAYATI NASIL ETKİLEYECEK?
İNSANLAR BU DEĞİŞİM SONUCU NELERLE KARŞILAŞACAK?
KİTLESEL OLARAK YAŞADIKLARIMIZ NE İLK NE DE SON OLACAK.
Dünya’nın Manyetik Kuzey Kutbu Kanada’dan Sibirya’ya doğru kayıyor. Bunun sonucunda kıtaların yer değiştireceği, büyük yer sarsıntıların yaşanacağı, önemli iklimsel değişikliklerin gerçekleşeceği ve çok fazla sayıda türün yok olacağı iddia ediliyor. Benim şahsi fikrim, felaket senaryoları sadece manyetik kutupların yer değiştirmesi ile sınırlı değil. Daha birçok etken olduğunu düşünmekteyim. Bekleyip hep beraber göreceğiz.
Sırp asıllı bilim adamı Nikola Tesla’nın dediği gibi ’’Evrenin sırlarını anlamak istiyorsan her şeye enerji, frekans ve vibrasyon kavramlarını entegre ederek anlamaya çalış’’. Sizde öyle yapmaya çalışın..
Ancak şu bir gerçek ki, yaşadığımız bu olağanüstü hâl ve durum birçok kişinin şuurlarında açılımlar yaratacak. İçinde yaşadığımız evren bir atom çekirdeği içinde yer almakta ve biz insanoğlu bunun içinde yaşamak zorundayız! Sadece kendimizi düşünmek diğerlerini ötekileştirmenin artık bir anlamı olmadığını iyice algılamalıyız! Hep beraber iyi olmalıyız yoksa her birimiz teker teker yok olup gideceğiz.
Dünya’nın yaşı yaklaşık olarak 4,6 milyar yıl. Dünya’nın manyetik alanını oluşturan çekirdek, 5 bin 700- °C sıcaklık ve çoğunlukla sıvı ve demirden oluşur. Bu manyetik alanın yaratmış olduğu efekt ile birlikte bir çeşit ateş küre olan yerkabuğu koca bir mıknatıs gibidir. Yani aslında yerküremiz, çekirdekten çıkan ısı ile birlikte, erimiş metalle birleştiğinde, yüzeye doğru konveksiyonel (soğuk hava ile sıcak havanın karşılaşması) akımın oluşmasına neden olur. Sıcak metal yükseldikçe soğur ve tekrar iner. Bu metaller iletken oldukları için hareketi nedeni ile elektrik akımının oluşmasına neden olur. Bu görünmez manyetik alan, insanoğlunu, güneşten ve diğer yıldızlardan gelen zararlı ışınlardan bir kalkan gibi koruyor. Bu doğal koruyucu kalkana MANYETOSFER deniyor.
Bu manyetizma, Güney Kutbu yakınlarında Dünya’dan çıkar ve gezegeninin etrafını dolaşarak Kuzey Kutbu yakınlarından tekrar çekirdeğe döner.
Tarih boyunca MANYETİK KUTUPLAR çok kez yer değiştirmiştir. Ancak Coğrafi kutuplar ve manyetik kutupların yakın olsa da farklı yerde olduğunu bilmelisiniz. Coğrafi kutuplar, dünyanın dönme ekseninden itibaren aşağı yukarı sabittir. Manyetik kutuplar ise sabit değildir. Çünkü manyetik kutuplar çekirdekteki sıvılara bağlı olarak bazı dönüşüme neden olurlar ve yer değiştirirler. 1990’lı yıllardan itibaren değişimin miktarının arttığı gözlemlenmekte. Eskiden 10 km/yıl’lık kadar bir hareket varken bugün 50- 55 km’ye yakın bir değişimden söz ediliyor. Bu kaotik dönem yaşanırken dünyada birçok mutasyonlara neden olmuş. Hatta dinozorların bu sebeple yok olduğu biliniyor. En son yaşanan tam dönüşüm, yaklaşık 780 bin yıl önceydi. Ve bu manyetik kutuplar bugünkünün tamamen tersiydi.
Hepimiz biliyoruz ki, tüm canlı veya cansız varlıkların az ya da çok manyetik alanları vardır. Bu manyetik alanı gözle görmemiz ya da hissetmemiz mümkün değildir. Ancak yarattığı etkiyi hissedebilir ve görebiliriz. İnsanların ancak pusula yardımıyla bulabildiği manyetik alanı, özellikle göç etmek zorunda kalan canlılar (kuşlar, balinalar ve deniz kaplumbağalar) bu alanı hissederek yön bulacak şekilde evrimleştikleri için uzun mesafeleri, hiç kaybolmadan kat edebiliyorlar.
The HearthMath Enstitüsü Direktörü Profesör Doktor Rollin McCraty, “Temelde ve derin bir şekilde hepimiz birbirimizle ve gezegenin kendisi ile bağlantılıyız” demiştir.
Quantum Intech Genel Müdürü Dr. Deborah Rozman “Bulgulara göre kalbi sevgi ve şefkat gibi olumlu hislere yönlendirdiğimizde kalpten sosyal çevremizi etkileyecek manyetik bir dalga yayılır. Yani teorik olarak yeterli sayıda kişiden oluşan bir grubun senkronize bir şekilde aynı dalgayı etrafa yayması, tüm dünyayı etkileyebilir.”
Toplu olarak yapılan ayinler, dualar, enerji yayma gibi faaliyetlerin etkilerini doğrulayan bir gerçeklik sizce de değil mi? Pek çok araştırma gösteriyor ki belli bir niyetle yapılan bu tarz toplu faaliyetler ölçülebilir etkiler yaratabiliyor.
Vücutlarımızın etrafında birer aura denilen elektromanyetik alanın var olduğu artık kanıtlandı. Bu alan, bizim biyolojimiz ve canlılarla olan bağımızı doğrudan etkiliyor. İnsanlar dolayısıyla yaşadıkları çevrenin de manyetik alanları etkisi altındadırlar. Bunun hem yararı hem de zararı olduğu kaçınılmaz bir gerçekliktir. İnsanlar evrendeki manyetik alanın yaydığı enerjinin yanında, cep telefonları, elektrikli ev cihazları ve yüksek gerilim hatları gibi manyetik alan kirliliği etkisindedir. Bunların yaratacağı zararları önlemek için her türlü tedbiri almalıyız.
DÜNYA NÜFUSU ASIRLARDIR, BULAŞICI HASTALIKLAR, SAVAŞLAR VE KITLIKLARLA YOK OLMUŞTUR.
2017’de dünya nüfusunun 7,53 milyar olduğu tespit edilmiştir. Şimdiye kadar yaklaşık 110 milyar insan doğmuştur.
Geçmişten günümüze nüfus analizine bakarsak;
1802 yılında insan nüfusu 1 milyara ulaşılmıştır.
1927 yılında insan nüfusu 2 milyara ulaşılmıştır.
1961 yılında insan nüfusu 3 milyara ulaşılmıştır.
1971 yılında insan nüfusu 4 milyara ulaşılmıştır.
1987 yılında insan nüfusu 5 milyara ulaşılmıştır.
1999 yılında insan nüfusu 6 milyara ulaşılmıştır.
2017 yılında insan nüfusu 7,53 milyara ulaşmıştır.
Dünya nüfusunun anlık ölçümlerini merak edenler aşağıdaki linki tıklayabilirler.
https://www.worldometers.info/tr/
Evreni ve mevcut ekosistemi bozmak için elinden geleni ardına koymayan ve tabiatın dengesini bozan en etkili canlı, şüphesiz ki insanoğludur. Ve her geçen gün artan insan nüfusu ile birlikte bu sistem hızla bozulmaktadır. Aynı şekilde küresel iklim değişikliğinin ana sebebi de insan. Bunun en büyük tespiti, toprağın altında milyonlarca yıldır yatan fosil yakıtlarını büyük bir hızla yüzeye çıkartıp yakmalarından dolayı kaynaklandığı bilinmektedir. Özellikle sanayi devriminden (1760) bu yana fosil yakıtların (petrol, doğal gaz ve kömür) kullanımındaki artış devam ederse, 2030 yılı itibariyle sıcaklık artacağı için bilim adamları eriyen buzulların deniz seviyesini yükseleceğini, kıtaların yer değiştireceğini, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin ciddi ölçüde zarar göreceğini söylüyor.
İnsanoğlu aslında bile isteye kendi yaşadığı dünyaya kötülük etmekte. Bunun bir diğer örneği beslenmemiz için temel ihtiyaçlarımızın kaynağı olan toprağa yapılan yanlış tarımsal uygulamaları söyleyebiliriz. Endüstriyel ve evsel atıklardan dolayı gün geçtikçe daha fazla kirlenen toprak bu tehditlere karşı maalesef ki karşı koyamıyor. Ama bir şekilde sistem bizden intikamını alıyor diyebiliriz. Dünya genelinde bir tehdit olarak artmaya devam eden Corona virüsü bunlardan sadece bir tanesi.
Paul Ehrlich, ne güzel demiş ‘‘Doğa insan olmadan da yaşar; ama insan doğa yok olduktan sonra yaşayamaz’’.
Dünyamızı tehdit eden şeyler bununla da kalmıyor. Modern uygarlığın olmazsa olmazı teknoloji hepimiz için vazgeçilmez bir gerçeklik. Bütün bunlara ilave olarak, otonom araçlar, yapay zekâ ve ışık hızında ilerleyen daha birçok yeniliklerle birlikte, teknolojiye her gün daha bağımlı hale geliyoruz. Ancak şuna unutmamamız gerek, bu teknolojilerin siber bir silaha dönüşmesi hiç te zor değil. Dünyamızın işletim sistemi haline gelen geniş siber-elektrik şebekeleri değişmeye yüz tutmuş manyetik alanının bozulmasına hız kazandırıyor.
Charles swain dediği gibi; Dünyayı olduğu gibi kabul et, gülümsemeleri ve sıkıntılarıyla, sevgisi, dostluğu, yalanı ve gerçeğiyle; yarının nefsine bağlı planlarıyla, gençliğin düşleri gibi gelip geçen umutlarıyla.
KARMA ASTROLOG
Jale Muratoğlu