SİGMUND FREUD’UN DOĞUM HARİTASI ANALİZİ
Güç ve güveni hep dışımda aradım. Ama bunlar insanın içinden gelir. Ve her zaman oradadırlar. S. Freud
S. Freud; Bir insanın zihnindeki sorunların yine kendi zihni vasıtasıyla çözülebileceğini savunan bir akıl bilimcidir. Düşündürdükleri ile psikoloji bilimini yeniden yazmış büyük bir zekadır. Psikoanalitik kuramın kurucusu olan Nörolog S. Freud, psikanaliz öğretisini geliştirdi. Freud’a göre insan saldırganlığın ve cinsel arzusunu dışarıdan gelen toplumsal baskıyla içine atıyordu. Bilinçaltı dediği bu psikolojik havuz rüyalarda, sanat eserlerinde ve bağımlılıklarla boşaltılıyordu. S. Freud psikoanaliz denilen yöntemi ile akıl hastası olarak görünen bireylere anılarını anlattırıyor, o anılardaki simgeleri takip edip hastayı çocukluğuna döndürerek travma yaratan durumu boşalttırmaya çalışıyordu. Ancak 10 yıl sonra yayınladığı totem ve tabuda tüm dinlerin ve sanatın tek sebebin cinsel dürtülerin bastırılması yüzünden ortaya çıktığını savununca herkes kendisine sırt dönüp onu yapayalnız bıraktı.
Kendi döneminde hipnotik telkin, ego, nevroz, libido vb. konularda yaptığı çalışmalar ve yayınları ile çok yüksek bir üne kavuştu. Halen günümüzde eserleri birincil kaynaklar arasındadır.
Güneş Burcu: Boğa (7.ev) – yönetici gezegeni Venüs (6.ev)
Asc-Yükselen Burcu: Akrep (1.ev)-yönetici gezegeni Mars (12.ev)
Ay Burcu: İkizler (8.ev)
Mc: Aslan (10.ev)
Retro Gezegenleri: Terazi burcundaki Mars (12.ev)
29 ̊’ki Gezegeni: Balık burcundaki Jüpiter (5.ev)
Freud’un Güneş , Yükselen, Ay Burcuna göz atalım;
Güneş burcu Boğa olan S. Freud’un hayattaki en büyük hedefi insanlara faydalı olacak bir şeyler üretmek, bunları geliştirmekti. Güneş’in 7. evdeki yerleşimi güçlü ve popüler kişilerle birlikte olma şansını yakalama imkânı bulduğunu göstermektedir. (Aldığı bir burs ile 1885 yılında Paris’e gitmesi ve Salpêtriê Hastanesinde kendisinden çok etkilendiği Jean Martin Charcot’un yanında staja başlaması.) Burada histerinin belirtileri, hipnotizma ve telkinin etkilerini gözlemlemesi) Bu konum aynı zamanda başkaları üzerinde etki bırakan, tavsiyelerini dinleten, üretken, sabırlı, kararlı, tutucu, inatçı, dayanıklı bir kişiliğe de vurgu yapmaktadır. Diğer bir dikkat çeken nokta ise; Güneş’i ile kavuşum yapan Uranüs’ün ve Merkür’ün yaşamındaki etkisidir. Bu durum ise; S. Freud’un kendine has değer anlayışının, bilinen, alışılan mevcut sistemindekinden tamamen faklı olduğunu göstermektedir. Nitekim S. Freud’un yaşamının bir döneminde ortaya attığı fikirler toplum tarafından son derece yadırganmış, ahlaki değerleri kırdığı düşünülmüş, son derece iğrenç ve ahlaksız bir insan olarak tanımlanmasına yol açmıştır. Güneş Uranüs kavuşumu ayrıca S. Freud’un değişik yöntemleri bulma ve kullanma, tüm değerleri reddetme ve isyan etme isteğini kendisine vermiştir. Plüton’un da Boğa burcunda 7. evde bulunması ise kendi inandığı fikirlerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu ve bunları baskı yoluyla diğer kişilere aktarmak arzusunda olduğunu göstermektedir. Hastalarına uyguladığı tekniklerle onların en derin içsel benliklerini kolaylıkla ele geçirerek karanlık noktalara ulaştığını görüyoruz. Ayrıca 7. Evdeki Stelyum onun rakiplerini ve açıkça düşmanlık gösteren kişilerin varlığını da anlatmaktadır.
Freud kendisinden ayrı düşünen Jung ile yollarını ayırdıktan sonra fikirlerine inanan sadık takipçilerinden oluşan bir grup kurmuştur. Boğa’nın içinde barındırdığı sabır ve kalıcılık Plüton’un etkisi ile değişim, dönüşüm enerjisini de içine alarak dirençli bir yapı sergilemesine neden olmuştur. Plüton burada S. Freud’un yaşadığı dönemdeki tabuları kırma eğiliminde gösterdiği iradeyi de temsil etmektedir.
Yükselen burç doğduğumuz anda doğu ufkunda yükselen burçtur. Hayatımız boyunca yürüdüğümüz yolda aldığımız kararlarda önemli rol oynar. S. Freud’un yükselen burcuna göz attığımızda ölüm ve kalım temalarını içinde barındıran Akrep burcunda olduğunu görüyoruz. Ayrıca Yükselen burç kişinin doğduğu andaki çevresel koşullarını da anlatır. Yükselen burcunun yönetici gezegeni Mars’ın zararlı konumda olduğu Terazi’de, bunun yanı sıra en zor evlerden biri olan 12. evde (retro) konumlanmış olması sebebiyle S. Freud’un çok da huzurlu ve rahat bir ortamda büyümediğini ve kendisini güvende hissetmediğini, çetin bir çocukluk geçirdiğini söyleyebiliriz. Nitekim 2,5 yaşında iken kardeşin kaybının onda derin travmatik etkiler bırakması yükselen Akrep’in en büyük tesirlerinden biridir. Bununla paralel olarak S. Freud’un yaşadığı ilk yıllara baktığımızda şu bilgileri ediniriz: Sigmund Freud 1856 yılında Avusturya’da (Moravya) dünyaya gelmiştir ve Yahudi kökenlidir. Son derece fakir yün tüccarı olan babası kendisinden 20 yaş genç olan annesi ile evlenmiş, 43 yaşında iken S. Freud doğmuştur. Tek odalı bir evde, oldukça zor koşullarda kendisinden oldukça büyük yaşta olan iki üvey kardeşi ile yaşamını sürdürmeye başlamıştır.
Freud’un yükseleninin Akrep olması; onun yaşamı boyunca duygusal açıdan yoğun, konsantrasyonu yüksek, sabırlı, dayanıklı, dikkatli, kimi zaman çekingen, analizci ve araştırmacı, gizli olanın altındakini çıkarmaya yetenekli, önsezi kabiliyeti yüksek bir kişilik ortaya koymasına neden olmaktadır. Ayrıca karşısındaki insanları sezgileri ile hissedebilme kabiliyeti psikanaliz alanındaki çalışmalarında etkisini göstermiş olmalıdır. S. Freud prensibi gereği hiçbir özel belgesini, anı defteri ve mektuplarını kendisinden sonraki döneme bırakmamış ve hepsini yakmıştır. Duygusal açıdan kendini güvende hissetmediği için sahip olduğu bilgileri gizlemek ihtiyacı hisseden bir yapısı vardır. Yükselen burcunun Akrep olması onun ser verip sır vermeyen, ketum kişiliğini bu şekilde yansıtmıştır.
Freud’un Ay burcu İkizler’dir ve en zor evlerden biri olan 8. evde konumlanmıştır. (Yükselen burcu görmeyen evler arasında yer alan 8. ev kişinin hayat yolunda önünü görmekte zorlanmasına neden olur.) Ay duyguları, bilinçaltını, çocukluk dönemlerini, anneyi ve bireyin kendi hakkında düşündüklerini anlatır. İkizlerdeki Ay S. Freud’un annesinin genç olduğuna ancak kayıp yaşadığı (Ay Neptün karesi-S.Freud’un kardeşinin ölümü) zorlu bir hayat yaşadığına da işaret etmektedir.
Ay’ının hava burcunda olması entelektüel seviyesinin yüksek düzeyde olduğunu, akıl ve mantığını bir arada kullandığını göstermektedir. Merak duygusu yüksek, dinleme ve öğrenmeye istekli, zeki, çalışkan, bilgi toplama konusunda başarılıdır. (Küçüklüğünde üstün zekalı olduğu ailesi tarafından fark edilmiş ve 5 yaşında okula gönderilmiştir.) Aynı zamanda Ay’ının İkizler’de olması S. Freud’a sürekli değişen fikirler, sorgulayan bir yapı ve daima çalışan bir zihin getirmiştir. Karşı tarafı dinlerken mantığı çerçevesinde bilgileri analiz etme yeteneği bulunmaktadır. Aynı zamanda Ay’ın 8. evde konumlanması araştırmacı yönünü, kendisinin ve başkasının psikolojik eğilimlerine yönelmesini, okült öğretiler, ruhun kurtuluşu ve serbestliği konularında içgüdüsel bir yönelme ve iyileştirme isteği taşıdığını ifade eder.
Freud’un doğum haritasındaki Yükselen burcunun yöneticisi Mars ve diğer gezegenlerinin konumu;
Freud’un yükselen burcunun yönetici gezegeni Mars’tır. Hayatla mücadele etmeyi temsil eden Mars’ın Terazi’de ve 12. evde retro konumda olmasının diğer anlamlarına gelince; S.Freud’un özellikle ilişkiler, ortaklıklar ve eşle ilgili kendisini ortaya koyarken zorlandığını, gizli öfkesi sonucu dengesiz ve tuhaf bir tavır sergilediğini söylemek mümkündür. Bunun sebebi geri giden Mars’ın S. Freud’un sadece kendi arzularını tanımada güçlük yaşaması yanı sıra ayrıca başkalarının isteklerini de karşılama ihtiyacını içsel anlamda ortaya çıkarmasıdır. Bu enerji bir taraftan büyük kızgınlıklarla kişiyi baş başa bırakan ve kontrolünün dışında talihsiz olaylar yaşamasına neden olacaktır. Neyse ki haritada Mars’ın Chiron ile olan olumlu açısı; onun yardım ve rehabilitasyon işlerine yönelerek bir çeşit şifacı kimliğini üstlendiğini göstermektedir.
Freud’un Güneş burcu Boğa’dır. Boğa’nın yönetici gezegeni olan Venüs’ün (düşmanları, eş ve ortakları-bilinçaltını, kontrolünün dışında gelişen olayları anlatan evi yöneten) Koç burcunda 6. Evde (iş, sağlık, çalışılan ortam) olduğunu görüyoruz. Bu konum ciddi puro bağımlısı olan S. Freud’un sağlık açısından uzun yıllar sağlam olması (Venüs Satürn üçgeni), işini çok sevmesi, çalıştığı insanlar ve ona hizmet edenlerden destek görmesi sonuçlarını doğurmuştur. Venüs Koç burcunda zararlıdır ve ilişkilerde bağlanmakta zorlanma duygularını açığa çıkarır.
Ayrıca S. Freud’un Jüpiter’inin 5. evde (çocuk, aşk, yaratıcılık) ve 29 ̊’de anaretic olmasının özel bir anlamı bulunmaktadır; bu S. Freud’un aşırılıklara eğilim gösterdiğini, sınırları aşmak ve değişik ahlak kurallarını benimsediğini ve bunları dışarı aktarma arzusu içinde olduğunu anlatır. (abartılı sayıda çocuğunun olması, puro bağımlılığı, düşüncelerindeki özgürlük ve sınır tanımazlık)
Freud’un Hayatına Astrolojik olarak Genel Bakış;
Freud 1865 yılında ilkokula başlamıştır ve son derece çalışkan bir öğrencidir. 10 yaşına geldiğinde 5 kız ve 1 erkek kardeşe sahip olmasına rağmen evde sadece onun özel odası bulunmaktadır. Latince, İngilizce, Fransızca, İbranice, İspanyolca ve İtalyanca dillerini öğrenmiştir ve akıcı bir şekilde konuşabilmektedir. İlerletilmiş haritasını incelediğimizde 1857 yılında düşük pozisyondaki Merkür’ün Boğa burcundan çıkarak İkizler burcuna ve 8. eve girdiğini görüyoruz. Merkür İkizler’de çok güçlü konumda çalışmaktadır. Ve 1878 yılına kadar bu konumda kalarak onun kendini geliştirmesine imkân vermiştir.
Hayatını incelediğimiz zaman da S.Freud’un ciddi bir cinsellik sorunu olduğunu görmekteyiz. S. Freud 30 yaşına geldiğinde cinselliği giderek azalmış hatta nörotik seviyeye gelmiştir. Bunun en büyük sebeplerinden biri yine Mars’ın haritasındaki konumu ve almış olduğu olumsuz açılardan dolayıdır. S. Freud’un ilerletilmiş haritasına baktığımızda bu yaşlarda Güneş’inin krizler ve cinsellik evi dediğimiz 8. eve girdiğini ve Ay’ı ile kavuşum yaptığını tespit ederiz. Natal haritadaki Neptün’ün dağıtan ve pasifize eden enerjisinin sert açısı S.Freud’un yaşamış olduğu problemlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ayrıca Satürn’ün 8. evdeki konumu duygusal düzeyde onun üzerinde kapalılık, takıntı, erotik fikirler, soğuk, stresli, çekimser, sert, iktidarsız etkiler yaratmıştır. ( Satürn Jüpiter karesi)
Freud bir özelliği de yetenekli arkadaşlarının arasında iken düşüp bayılmasıdır. Hatta bir dönem son derece bağlı olduğu ve onu sevgili oğlu olarak nitelendirdiği Jung’un yanında 3 kez bayılmıştır. Belli bir süre birlikte çalıştıktan sonra kendi fikirlerine aykırı düşen Jung’dan ayrılmış ve onu affetmemiştir. Boğa burcunda bulunan gezegenleri onun son derece katı, esnek olamayan, dar kalıplı, sinirli ve baskıcı olmasına neden olmuştur. Gücü temsil eden Mars’ın haritasındaki zorlu pozisyonu ise S. Freud’un etrafındaki kişilerden farklı arzu ve dürtüleri olduğunu bunları dengesiz ve sinirsel bir gerginlikle dışa vurduğunu göstermektedir. Duyguları felç geçirmiş gibidir.
1870 yılında S. Freud’un ilerletilmiş Güneş’inin burç değiştirdiğini ve artık İkizler burcunun etkisi altında kaldığını ve bunu deneyimlemek üzere hayatında bir takım tecrübeler edindiğini görüyoruz.S. Freud hayatına araştırmacı bilim adamı olarak devam etmek istemesine rağmen o yıllarda belli sayıda Yahudi bunu yapabildiğinden (para kazanmak adına) tıp okumaya karar vermiş, 1873 yılında tıp öğrencisi olarak Viyana Üniversite’sine başlamış, 1881 yılında mezun olmuştur.
Freud aşk konularında deneyimsiz bir gençtir. Ancak 4 sene nişanlı olarak kaldığı Martha Bernays’a tutkulu bir şekilde âşık olmuştur. Bu 4 sene içerisinde onu sadece 6 kez görmesine rağmen kendisine 900’ün üzerinde mektup yazmıştır. Aşk evinde Neptün’ün kendi doğal burcu olan Balık’ta olması S. Freud’un geniş hayal gücünü ortaya çıkartmasını sağlamıştır. Aynı zamanda kişiye aşırılığa sürükleyen gezegen olan Jüpiter’inin de Balık burcunda ve aşk evinde konumlanması bu abartının göstergesidir.
Freud yaptığı çalışmalar sırasında kokain ve etkilerini araştırmış, bunun sonucunda kendisi de bunu kullanmaya başlamıştır. Bu keyif verici maddenin kendisini zinde tuttuğunu ve moral verdiğini düşünerek 1895 yılına kadar kokain kullanmaya devam etmiştir. Hatta sevgili Martha’ya da kullanması için kokain göndermiştir. 1886 yılında 30 yaşında iken nişanlısı Martha Bernays ile evlenmiş, 8 yıl içinde 6 tane çocukları olmuştur. S.Freud’un çocuk evinde en verimli burç olan Balık ve yöneticisi Neptün’ün burada olması aynı zamanda Jüpiter’inin de Balık burcunda olması ona bu olanağı sağlamıştır. Gezegenlerin bu konumu S.Freud’un hayal gücünü arttırmış, keyif vereci maddelere düşkünlüğünü de maksimum seviyede ona yaşatmıştır.
Freud’un 1862 yılında ilerletilmiş haritada Jüpiter’in Koç burcuna ve 1887 yılında da Yükselen burcunun Akrepten çıkarak Yay burcuna geçmesi ile birlikte bu konularda deneyimler yaşadığını ve kendini daha rahat ifade ettiğini, önüne fırsatların çıktığını görmekteyiz. Aynı zamanda ilerletilmiş haritada Ay’ın Aslan burcunda ve 9. evdeki konumu (uluslar arası ilişkiler, medya, basın yayın) Ateş burçlarındaki üçgeni S. Freud’un yaratıcılığını daha kolaylıkla ortaya koyduğunu, fikirlerini yaydığını ve yurt dışına beyan ettiğini göstermektedir. Öncesinde seyahat fobisi olan S. Freud bu korkusunu yenmiş ve ününün yayılması ile 1908’de Salzburg’da, 1909 yılında ise konferans vermek üzere Jung ile birlikte ABD’ye gitmiştir.
Freud’un hayatı boyunca bağımlı olduğu iki şey vardır; Biri işi diğeri de elinden bırakamadığı purosu. Çalışmalarına tutku ile bağlıdır ve tam bir işkoliktir. Ele aldığı konularda derinlemesine analiz yapan ve inatla üzerine giden yapısı ona uzun soluklu bir başarı getirmiştir. Çok yoğun çalışma koşullarına dayanıklı olmasının sebebi yükseleninin Akrep olmasıdır. Gurur ise S.Freud’un en kırılgan özelliğidir. Başka kişilerinin onun eksiklerini fark etmesi ve onu incitmesi korkusu ile kendi içine kapalı bir karakter gösteren S. Freud kendini işine adamıştır.
Yükselen burcunun yönetici gezegeninin almış olduğu açılar ve 5. evde Balık burcundaki Neptün’ün Jüpiter ile kavuşumu ( Jüpiter 29 ̊) onun saplantılı ve aşırı fikirlere kaymasına neden olmuştur. 5. Ev çocuklar, yetenekler, aşk ve romantizm, bedensel zevkler, seyahatler, hobileri temsil eder. S. Freud’un haritasında Neptün ile Jüpiter 5. Evde kavuşum yapmaktadır. Bu durum onun özellikle aşk ve ilişkiler konusunda gerçeklerden uzaklaşmasına, abartılı ve karmaşık düşüncelere dalmasına ve amaçsızlığa düşmesine neden olmuştur. Balık burcundaki Neptün’ün duyguları temsil eden İkizlerdeki Ay ile olan 8. evden almış olduğu kare açı hem cinsellik, hem aşk hem de zevkler açısından son derece zayıf, hayal kırıklığına uğrayan, duygusal karmaşalar yaşamasına neden olan olaylarla yüzleşmesine sebep olmuştur. Kimi zaman gerçeklerden uzaklaşıp hislerine teslim olmuş, kimi zaman mantık dışı davranarak yanlış yollara girerek keyif verici maddelere zayıf düşmüş, yönünü kaybetmiştir. Zorluklar karşısında (özellikle ilişkilerde) hemen pes eden ve kendini kimi zaman kandıran, değişken ve çekingen yapısını karşı tarafa yansıtmıştır. Satürn’ün karanlık enerjisi S. Freud’un kasvetli ve depresif yapısını tetikler. İkizler burcundaki Satürn S. Freud’un fikirsel anlamda esneklikten uzak ve sürekli yanlış anlaşılma korkusu içinde olduğunu da gösterir. Fakat bunun yanında düşünce ve çalışma sisteminde son derece dikkatli ve disiplinlidir. Jüpiter’in de sert açısı sebebiyle S. Freud kendi çalışmalarında işkolik olacak derecede abartılı bir çalışma eğilimi göstermiştir. Birçok araştırmacı, akademisyenin haritasında Satürn bu konumdadır.
Diğer yandan 8. evde İkizler burcundaki Satürn’ün 5. evde Balık burcundaki Jüpiter ile kare açısı o güne kadar elde etmiş olduğu başarılarının karşısında çok büyük diyet ödediğini, parasal anlamda krizler yaşadığını, bu konularda beceriksiz olduğunu ortaya koymaktadır. Cinsellik evindeki Satürn ona eksik ve tatmin olmakta zorlanan bir yapı verirken, psikolojik anlamda da uyum sağlamakta da problemler yaşatmıştır.
S.Freud hastaları yanında kendini de uzun süreler analiz etmiştir ve bilinçaltını yorumlayan ilk kişidir. Kendi varlığının merkezinde olmakta zorlanan S. Freud’un (8. evde İkizler burcundaki Ay ile Balık’taki Neptün karesi aynı zamanda İkizler’deki Satürn Jüpiter karesi nedeniyle) öz kimlik arayışı öylesine güçlü nüksetmiştir ki; onu kendi bilinçaltının derinliklerine inmeye ve irdelemeye zorlamıştır.
1896 yılında S. Freud babasının ölümü ile derin bir bunalıma girmiştir. Bu yıldaki gezegen transitlerine baktığımız zaman özellikle babayı temsil eden Satürn’ün 1. Evden geçmesi (1895-1897 arası) ve 7. Evde Boğa burcunda bulunan Plüto-Güneş- Uranüs ve Merkür’üne (Stelyum) 180 ̊’lik karşıt açı yapmıştır. Bu durum onun hayatında yeni başlangıçlar yapması ve sorumluluklarının artması yanında (Ruh çözümleme terimini ortaya atışı) iç dünyasının son derece karanlık ve çöküntü içinde olduğuna da işaret etmektedir.
1923 yılında S. Freud’a üst çene ve damak kanseri tanısı konmuş ve 33 kez ameliyat olmuştur. Sürekli protez takması gerektiğinden uzun yıllar konuşma ve yemek yeme sıkıntısı çekmiştir. Sağlık açısından baktığımız zaman S. Freud’un haritasındaki Boğa burcundaki Stelyum ve özellikle 4 ̊Plüton’un konumu dikkat çekmektedir. Boğa burcu boğaz, gırtlak, damak, ağız bölümü, yutak boşluğu, üst çeneyi temsil eden rahatsızlıklarını burada ortaya çıkarmıştır. 23 Eylül 1939 tarihine geldiğimizde S. Freud artık acı çekmekten bıkmıştı. Özel doktorunu çağırıp ötenazi olmak istediğini belirtti. Doktor şırıngaya morfin doldurup damarlarına enjekte edince gözleri bir daha açılmamak üzere kapandı. (Akrep temaları)
Freud’un doğum haritasındaki önemli sabit yıldızlara gelince;
Rigel: (16 ̊50′ İkizler) Beta Orion takım yıldızındadır. Jüpiter ve Satürn doğasındadır. Eğitici olarak tanımlanan ikinci derecede önemli olarak bilinen sabit yıldızlardandır. Rigel insana bilgiyi ulaştırır, onu kendi ruhunu zenginleştirmeye çağırır, kendini geliştirmesini ve yenilemesini ister. Kişi bu yapılanma, değişim, dönüşüm içinde eski değerlerini bırakmak ve yenilenmek durumunda kalır ve kimi zaman kendisi ile çelişir. Rigel kişinin ruhuna zenginlik katar, çevresine eli açık olur, bolluk ve bereket içinde yüzer, toplumda saygın bir kişi olur, ünlüler arasında yer alabilir, toplumun önde gelen sanatçılarından biri olarak nam salabilir. S.Freud’un haritasında 8 . evde Ay ile kavuşum yapan Rigel; okült ve bilinmeyen konulara derin bir şekilde dalabilme zenginliğini ona getirmiştir. S. Freud zaman zaman eski düşüncelerini bırakmış ve yeni fikirlere yönelmiştir.
Alcyone: (0 ̊0′ İkizler) Epsilon Aquarius takım yıldızındadır. Ay ve Jüpiter doğasındadır. Bu sabit yıldızın da 8. evde olması derin bir kavrama ve mistizm yeteneği ve geniş bakış açısı vermektedir. Ancak bu konuda S. Freud’un acımasız ve katı hükümlere dayalı bir tutum sergilediğini görüyoruz.
Betelgeuse: (28 ̊45′ İkizler) Alpha Orion takım yıldızındadır. Mars ve Merkür doğasındadır. En çok başarı getiren, kutsal olarak bilinen, gökyüzünün ihtişamlı sabit yıldızdır. Haritasında bulunan kişiye şans getirir. Olumlu açı yapıyorsa büyük saygınlık, insanlar tarafından takdir edilme, mal varlığı, makam olarak yükselme imkânı sunar. Ancak açılar olumlu değilse o zaman negatif yönde kişiyi etkiler, karakterde olumsuz davranışlar ortaya çıkar. Birey dediğim dedik, geçimsiz, düşüncesiz, tahammülsüz bir yapı sergileyebilir. S. Freud’un haritasında Betelgeuse 29 ̊Jüpiter’le olumsuz açı yapması nedeniyle zorlu bir kişilik gösterdiğini söyleyebiliriz. Bunun yanında uzun çalışmalar sonucunda elde edilen başarı ve ünün de göstergesidir.
Acrux: (11 ̊11′ Akrep) Alpha Crux (Güneyhaçı) takım yıldızındadır. Jüpiter doğasındadır. Kişi düşünce boyutundaki fikirlerini somut hale çevirebilme gücünü kendinde bulur. Bireye birçok sorumluluk yüklerken acı ve zorluklar karşısında azim vermektedir. Yaratıcı zihin, sezgisellik, bilgelik, başarılı bir araştırma yeteneği getirebilir. S. Freud’un hayatını incelediğimizde birçok esere imza attığını ancak bunları yaparken uzun soluklu zorlu bir süreçten geçtiğini görüyoruz.
Bil ki, önemli değildir kaç kez yenildiğin… Çünkü asıl önemli olan, kaç yenilgiden sonra yeniden doğrulabildiğin.S. Freud
Aydınlanma yolunda ilerlerken, Astroloji’nin ışığı yolunuza rehber olsun
Astrolog Jale Muratoğlu
Sevgiyle Kalın
www.astrologjalemuratoglu.com; info@astrologjalemuratoglu.com
facebook: https://www.facebook.com/groups/astrolojikaydinlanma/
twitter: @JaleMuratoglu
linkedin:Jale Muratoğlu