MİTOLOJİDE EFSANELER
Yunan Mitoloji’sinde Tanrıların Olympos denilen bir dağın eteklerinde yaşadıklarına inanılırdı. Her Tanrı yüklendiği misyonla Yunanlıların kalbinde yer alıyordu. Tanrılara saygı duyulması gerekiyordu. Çünkü gökyüzünün ve yeryüzünün tüm nimetleri yanında tüm kötülükler, belalar, fırtınalar ve korkulacak tüm olaylar da onların kontrolündeydi.
Tanrılar içinde halkın bir başka sevdiği, kendisini yakın hissettiği iki Tanrı vardı; Demeter (Ceres) ve Dionysos (Bacchus). Bu iki Tanrı Kronos ve Rhei’nın çocuklarıydılar.
Demeter “Başakların Tanrıçası” olarak toprağın tüm bereketini halka sunuyordu. Bu nedenle hasat zamanları kutsal sayılır, Demeter için bayramlar, kutlamalar, dualar eşliğinde şölenler yapılır, bu Tanrıçaya şükranlar dile getirilirdi. Cicero bu kutlamaları ne güzel dile anlatır:
“Bu esrarlı törenlerden yüce bir şey yoktur. Davranışlarımızı güzelleştirmiş, geleneklerimizi yumuşatmıştır onlar; yabanlıktan gerçek insanlığa geçmemizi sağlamıştır. Bize, yalnız mutluluk içinde yaşamayı değil, iyi bir umutla ölmeyi de öğretmiştir.”
Peki Tanrıça Demeter’in kardeşinin özelliği neydi, onu diğer Tanrılar’dan ayıran ve gönülleri fethetmesini sağlayan? Öz kardeş Dionysos (Bacchus) “Şarap Tanrı”sıydı. Başaklardan elde edilen ekinler şarapla lezzetlenirdi. Bu nedenle halkın gönlünde taht kurmuştu Dionysos. Yunanlıların günlük yaşamlarında ikisi de vazgeçilmezdi. Üzümlerin sağılma zamanı geldiğinde bu seferde Dionysos’un yüceltilme zamanıydı, üzüm hasatında gelsin törenler, gelsin kutlamalar, gelsin şölenler..
Bu iki Tanrı mutluluk getiren Tanrılar olarak anıldıkları gibi acıyı, hüznü getiren Tanrılar olarak da bilinirlerdi. Neden biliyor musunuz? Güneş gökyüzünde pırıl pırıl parlarken, toprak içindeki nimetleri bol bol dışarı verdiğinde büyük bir sevinç kaplardı Olympos halkını. Yiyecek rızık vardı, içecek şarap da boldu. O zaman kimse için bir sıkıntı yok demekti. Peki ya kış geldiğinde, güneşin ışığı söndüğünde, uzun aylar boyunca karlar toprağı kapattığında, tek bir ekin bile alınamadığında, üzümler yetişmediğinde ne olurdu? İşte o zaman adeta yas zamanı gibiydi. Halk evlerine kapanmış, hüzün içinde toprağın vereceği nimetleri gözlerdi. Tanrılarda onların bu üzüntülerini paylaşırdı. Taa ki yeniden baharlar gelir, çiçekler açar, hasat mevsimi yaklaşır işte o zaman yüzler yine gülmeye başlardı.
Web sitesindeki tüm bilgi ve resimlerin her hakkı saklıdır, kopyalanamaz, kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Aydınlanma yolunda ilerlerken, Astroloji'nin ışığı yolunuza rehber olsun.
Sevgiyle kalın,